Bir  zamanlar doktora  özen , nezaket ve saygı vardı. Burada gösterilen saygı; sadece bir şahsiyete yönelik değil; kimliğe, bilime, bilgiye ve emeğe saygıydı. Bu gün ise  doktorlar başta olmak üzere sağlık çalışanlarına şiddet arttı ve artmaya da devam etmekte. Oysa ki  bu kutsal mesleği icra eden doktorlarımızın çalışma koşulları, hayat şartları gibi  bir sürü problemleri varken!
Ufuk Üniversitesi kurucusu  Prof. Dr. Rıdvan Ege ile yıllar önce   hekimlik  üzerine  gerçekleştirdiğim bir söyleşide “Bizim tıbbiyemiz İstanbul tıbbiyesiydi  ve çok iyiydi. Hocalarımızın yarıya yakını   Almandı. Atatürk’ün büyüklüğü burada işte! Almanya’dan  Naziler; Yahudileri gönderiyor, onları İsviçre’de  yakalıyor, inceliyor” kim kimdir “ diye. Sonra Türkiye’ ye getiriyor” sözleriyle  eğitim almış olduğu yıllara ithafta bulunmuştu. Günümüz sağlık sektöründeki   gelişmeleri ve aksaklıklarını ise “Tıp; çok ince tanılar, ince tedaviler koydu ama çok dağıldı. Kabaca usta çırak ilişkisini  kaybetti. Bir çok  üniversiteye sorsanız; tam gün, yarım gün  hoca yok. Çok fazla  tıp fakültesi açılması o kadar önemli değil. Önemli olan nokta; bu işi gerçekten  bilen gençlerin yetiştirilmesi. Bu işin temeli  usta çırak ilişkisidir. Kitapla  tıp öğrenilmez, hele cerrahi  hiç öğrenilmez. Eski doktor hastasıyla daha yakındı. Bu günkü hekim;  vitrin hekimi. Daha çok  oturuyor, dinliyor.” MR çektir, kan değerlerine baktır” diyor. Bazı hekimler  hastayı muayene bile etmiyor. Yani  daha bir modern, daha yüzeysel  olduk. Kalp cerrahisi  ama sağ kalp- sol kalp için ayrı  uzmanlar, damarlar için ayrı uzmanlar  çıktı. Yani tanı  unsurları  arttıkça  mesuliyet sınırları daraldıkça; yalnız dar alana yönelik  bir hekim görüşü olmaya  başladı. Eskiye oranla konsültasyon daha azaldı. Ben bir sorunla karşılaşınca  birini çağırır sorarım. Ama yeni kuşak bunu yapmaz,  bildiğiyle yetinir. Hataya elini sürmüyorlar, kitapla hekimlik olmaz.  Hekim eskiden  idrara parmağını batırır” şekerli  mi, değil mi ? diye kontrol ederdi. O dönemde değiliz ama hekim hastasının ıstırabını  hissedecek, paylaşacak. Bu gün 50 yaşının üstündeki  hekimler bu geleneksel tıpla yetişmiştir. 50 yaşının altındakiler  çok daha iyidir ama konsültasyona çok daha az başvururlar, hep aletlerle çevrilidir.” sözleriyle  dile getirmişti.Ege’nin anlatımlarını düşündüğümüzde günümüzü değerlendirmek hiçte kolay olmuyor.

383 766 284